top of page

Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının Büro Hizmetlerinde Çalışanların İş Kazasına Ve İşe Bağlı Hastalıklara Maruz Kalmasına Neden Olan Tehlikeler

  • Yazarın fotoğrafı: Oktay Tan
    Oktay Tan
  • 13 Nis
  • 12 dakikada okunur

Kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetleri çok çeşitli endüstriyel ve meslek türlerini kapsar. Çoğunluğu oluşturan ofis işlerinin dışında, farklı türlerde yüksek risk taşıyan başka işler de vardır. Örneğin, Savunma Bakanlığı tersane onarım çalışmaları, sağlık sektöründeki bazı işler, telekomünikasyon ve posta hizmetleri, denetim, kontrol ve saha hizmetleri ile kanalizasyon arıtma, geri dönüşüm, depolama ve tehlikeli atık operasyonlarında çalışanlar dahildir.


Kamu hizmetlerindeki işlerin çoğu, yüksek riskler içermeyen ofis işleri başlığı altında yer alsa da, bir dizi ergonomik çalışma, çalışma koşulları ile çalışan performansı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ve özellikle kas-iskelet sistemini etkileyen belirli sağlık sorunları olduğunu ortaya koymuştur.


Kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerindeki mesleki ve çevresel güvenlik ve sağlık tehlikeleri arasında; kimyasallara maruz kalma, ergonomi, kan yoluyla bulaşan patojenler, tüberküloz, makine tehlikeleri, şiddet, motorlu taşıtlar ve yanıcı maddeler yer alır.

Gelecekte, kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetleri büyümeye ve daha karmaşık hale gelmeye devam ettikçe, iş sağlığı ve güvenliği tehlikelerinin artacağı ve daha yaygın hale geleceği öngörülmektedir. Bu nedenledir ki, kamu kurum ve kuruluşlarındaki işyerleri için işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu beş kez ertelenerek 2025 yılına, toplamda 12 yıl ötelenmeye, 1.01.20025 tarihinden itibariyle son verilerek 6331 sayılı Kanunun devreye girmesiyle kamu kurum ve kuruluşları da, iş sağlığı ve güvenliği bilincinin daha da yaygınlaşması sağlanmıştır.


Bu itibarla, yerel yönetimlerde ve bunlara ait kamu kuruluşlarında, bina ve hizmet tesislerinin, personel ve kullanıcıların güvenliğini sağlayacak şekilde donatılması, teçhizatın inşa edilmesi ve bakımının yapılması zorunlu hale gelmiştir. Kamu sektörü, temel hizmetlerin sağlanması ve kamu altyapısının bakımıyla sorumlu çok çeşitli kuruluş ve kurumları kapsar. Bu kuruluşlar, toplumun ihtiyaçlarına hizmet ederken, kazalara ve yaralanmalara yol açabilecek çeşitli çalışma yerlerindeki tehlikeler ile de karşı karşıyadır.

Bu yazımızda, kamu sektöründeki en yaygın tehlikeleri ve çalışanların ve sağlığını ve güvenliğini ve sağlamak için önleme stratejilerini inceleyeceğiz. Bu sektördeki sağlık tehlikeleri, kısaca kimyasal, fiziksel veya biyolojik faktörlerdir ve kısa veya uzun vadeli çalışanların sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Maruziyet; dokunma, soluma ve yutma yoluyla meydana gelebilir. Bu tehlikelerin risklerini anlamak, bu riskleri önlemek veya azaltmak için harekete geçmemize yardımcı olur.


Bu nedenle, kamu sektöründeki yönetici, organizsyondaki pozisyonu göz önüne alındığında temel bir oyuncudur ve önleme sürecine katılımı esastır. Bu görevi kapsamında aktif olarak aşağıdaki faaliyetlere katılmalıdır;

  1. İnsan Kaynakları ile birlikte iş tanımlarının geliştirilmesi,

  2. Çalışanların işyerinde maruz kaldığı risklerin tespiti ve değerlendirilmesi,

  3. İş sağlığı ve güvenliği prosedürlerinin çalışma birimlerine aktarılması,

  4. Yıllık önleme programı çerçevesinde riskleri ortadan kaldırmayı veya azaltmayı amaçlayan çözümlerin geliştirilmesi ve eylemlerin uygulanması,

  5. Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimini ataması.


Kamu sektöründe çalışanların iş kazasına maruz kalmasına neden olan tehlikeler, çalıştıkları sektöre ve iş ortamına göre değişiklik gösterebilir. Ancak genel olarak kamu sektöründe sıkça karşılaşılan iş kazası tehlikeleri şunlardır:

  1. Fiziksel Tehlikeler:

    1. Kayma, takılma ve düşme kazaları

      Kaygan zeminler, engebeli yüzeyler ve dağınık yürüyüş yolları, kamu binalarında, kamu tesislerinde ve dış mekanlarda yaygın tehlikelerdir. Kötü aydınlatma, sinsi bir sorundur çünkü çalışanlar uzun süre ekran kullanıyorsa zamanla göz yorgunluğuna yol açabilir. Zayıf aydınlatılmış alanlarda kayma ve düşme riskinin artması olabilir çünkü bu durum görmeyi etkileyebilir. Kayma, takılma ve düşme kazaları ofislerde, koridorlarda, otoparklarda ve kamu alanlarında meydana gelebilir ve çalışanlar ve ziyaretçiler için risk oluşturabilir.

      Önleme:

      • Kayma ve takılma tehlikelerini en aza indirmek için ofisin düz zeminler ve merdiven/yürüyüş yolları dahil tüm alanlarında kayma ve düşme risklerini ele alan uygun bir risk değerlendirme belgesi hazırlanmalı, bu alanlarda koşmaktan kaçınmalı ve tırabzan/korkuluk yerleştirilmelidir.

      • Ofis yürüyüş yollarını ve koridorlarını temiz, kuru ve iyi aydınlatılmış tutulmalıdır.

      • Kazaları önlemek için dökülmelere, sızıntılara ve döküntülere derhal müdahale edilmelidir.

      • Nem ve sıvı dökülmesine müsait alanlara kaymayan zemin kaplamaları ve paspaslar yerleştirilmelidir.

      • Kişileri ıslak veya kaygan yüzeyler konusunda uyarmak için uyarı işaretleri ve bariyerler yerleştirilmelidir.

      • Hem göz yorgunluğu açısından hem de olası fiziksel yaralanmaları azaltmak açısından tüm alanların uygun şekilde aydınlatılmalıdır. 

      • Potansiyel tehlikeleri belirlemek ve gidermek için tesislerde düzenli denetimler yapılmalıdır.

    2. Yüksekten düşmeler

      Kamu kurumları ve kuruluşları çalışanlarının; büro hizmetlerinde yaptıkları çalışmalar ile çatı, iskele veya yükseltilmiş platformlar gibi yüksekliklerde çalışmasını gerektiren inşaat, bakım veya yenileme faaliyetleri olagelmektedir. İster büro hizmetlerinde olsun ister, bakım veya onarım veya yenileme işlerinde olsun; uygun önlemler alınmazsa yüksekten düşmeler ciddi yaralanmalara veya ölümlere neden olabilir.

      Yüksekten düşme kazaları esas olarak üç türdür;

      • Kırılgan bir malzemeden yapılmış çatıdan düşmek,

      • Dış cephelerdeki boşluğa düşmek ve

      • Bir çukura, bir pencereden hatta bir merdivenden düşmek.

      Nedenleri ise;

      • Toplu korumanın eksikliği (iskele, korkuluksuz platformlar, vb.)

      • Kişisel koruma eksikliği (örneğin düşmeyi önleyici emniyet kemerleri)

      • Hasarlı veya yanlış kullanılmış bir koruma tertibatı (örneğin, uyumsuz ankraj noktası).

      Nasıl önlenir:

      • Yükseklikte çalışma yapmadan önce kapsamlı risk değerlendirmeleri yapılıp uygun önlemler alınmalı ve sonra da kontrolleri yapılmalıdır.

      • Korkuluklar, emniyet ağları ve kişisel düşme durdurma sistemleri gibi düşme koruma sistemlerinin kullanımına öncelik verilmelidir.

      • Emniyet kemerleri, emniyet halatları ve ankraj noktaları dahil olmak üzere düşme koruma ekipmanlarının doğru kullanımı konusunda eğitim verilmelidir.

      • İskeleleri, merdivenleri ve yükseltilmiş platformları düzenli olarak denetleyerek sağlamlık ve bütünlüklerini sağlamalıdır.

      • Yüksekte çalışma yapan çalışanlar arasında iş sağlığı ve güvenliği ve hesap verebilirlik kültürü teşvik edilmelidir.

    3. Elektrik kazaları

      Elektriksel riskler; elektrik akımının vücuttan geçmesi ve az ya da çok ciddi yaralanmalara yol açması, elektrik çarpması yani elektrik akımının vücuttan geçmesi ve ölüme yol açması ve yanma gibi olayları kapsar. Bu riskler, elektrik tesisatlarında kullanım veya yapılan çalışmalar sırasında doğrudan veya dolaylı temas ve elektrik arklarından kaynaklanmaktadır. Kamu binalarında, tesislerinde ve alt yapılarında ise elektrik çarpması, yanık ve yangın gibi elektrik kazaları; riskleri oluşturan elektrik sistemleri, kablolama ve ekipmandan kaynaklanır. Hatalı kablolama, aşırı yüklenmiş devreler ve elektrikli cihazların yanlış kullanımı ciddi yaralanmalara ve maddi hasarlara yol açabilir.

      Önleme:

      • Elektrik işlerinin, güvenlik standartlarına ve yönetmeliklere uygun olarak, kalifiye elektrikçiler tarafından yapılması sağlanmalıdır.

      • Olası tehlikeleri tespit etmek ve gidermek için elektrik sistemleri, prizler ve ekipmanların düzenli denetimleri yapılmalıdır.

      • Prizlerin, uzatma kablolarının ve elektrikli aletlerin doğru kullanımı da dahil olmak üzere elektrik güvenliği uygulamaları konusunda eğitim verilmelidir.

      • Elektrik sistemleri üzerinde çalışırken istenmeyen enerjilenmeyi önlemek için “gerilimi kesme ve uyarı levhası asma” prosedürleri uygulanmalıdır.

      • Elektrik çarpması ve yangın riskini en aza indirmek için topraklama arıza devre kesicileri ve aşırı gerilim koruyucuları takılmalıdır.

      Fazla bilgi için “Yapı İşlerinde İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetmeliği1” ne bakınız.

    4. Gürültü ve titreşim

      Yüksek seviyede gürültüye maruz kalmak (80 dBA’nın üzerinde) kalıcı işitme kaybına neden olabilir. Ne ameliyat ne de işitme cihazı bu tip işitme kaybını düzeltmeye yardımcı olamaz. Yüksek sese kısa süreli maruz kalmak da işitmede geçici bir değişikliğe (kulaklarınız tıkalı hissedebilir) veya kulaklarınızda çınlamaya (tinnitus) neden olabilir. Bu kısa süreli sorunlar gürültüden ayrıldıktan sonra birkaç dakika veya saat içinde ortadan kalkabilir. Ancak, yüksek sese tekrar tekrar maruz kalmak kalıcı tinnitus ve/veya işitme kaybına yol açabilir.

      Yüksek ses fiziksel ve psikolojik stres yaratabilir, üretkenliği azaltabilir, iletişimi ve konsantrasyonu engelleyebilir ve uyarı sinyallerini duymayı zorlaştırarak iş yeri kazalarına ve yaralanmalarına katkıda bulunabilir. Gürültü kaynaklı işitme kaybının etkileri derin olabilir, yüksek frekanslı sesleri duyma, konuşmayı anlama yeteneğinizi sınırlayabilir ve iletişim yeteneğinizi ciddi şekilde bozabilir.

      Önleme:

      • Gürültünün tespiti ve koruma önlemlerinin belirlenmesi için risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu değerlendirmede çalışanların maruz kaldığı gürültü düzeyini değerlendirilmeli ve gürültü ölçümü yapılmalıdır.  

      • İşyerinde çalışanlara, kişisel dozimetreler takılarak, kişilerin çalıştıkları süre içinde maruz kaldıkları toplam gürültü düzeyleri belirlenmelidir. Buna göre, gürültüye karşı etkin kişisel kulak koruyucuları (kulaklık) kullandırılmalıdır.

      • Gürültünün etkisinde bulunan kişi, gürültüye karşı iyi izole edilmiş bir bölme içine alınmalı ya da çalışma süresini kısaltılmalıdır.

      • Çeşitli çalışmalardan kaynaklanan gürültünün “Çevresel Gürültünün Kontrolü Yönetmeliği“, ve “Çalışanların Gürültü İle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik“ hükümlerine göre ölçümler yapılır.

      • Çalışanların maruz kaldığı mekanik titreşim düzeyi, işyerinde gerçekleştirilen risk değerlendirmesinde ele alınmalı, gerektiğinde ölçümler yapılarak mekanik titreşime maruziyeti belirlenmelidir.

      • Titreşime maruziyeti azaltmak için bütün vücut titreşimini etkili bir biçimde azaltan oturma yerleri, el-kol sistemine aktarılan titreşimi azaltan el tutma yerleri ve benzeri yardımcı ekipman sağlanmalıdır.

      • İşyerindeki titreşimli cihaz ve iş ekipmanları için uygun bakım programları uygulanmalıdır.

      • Gürültü ve mekanik titreşime maruziyet sonucu ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının önlenmesi ve erken tanı amacıyla çalışanların sağlık gözetimine tabi tutulmalarını sağlanmalıdır.

      • Kamu kurum ve kuruluşlarda mekanik titreşime ve gürültüye maruz kalan çalışanlarına veya temsilcilerine, işyerinde gerçekleştirilen risk değerlendirmesinde elde edinilen konularda bilgilendirilmeleri ve eğitilmeleri sağlanmalıdır.

        Diğer Tüm Önlemler İle İlgili “Çalışanların Gürültü İle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik1” İle “Çalışanların Titreşimle İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmelik2 “ E Bakılmalıdır.

  2. Ergonomik Tehlikeler

    Kamu sektöründe çalışanlar, çoğunlukla masa başı işler, idari görevler veya el emeği gerektiren işlere uzun saatler harcarlar. Bu durum kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları, tekrarlayan zorlanma yaralanmaları ve sırt ağrısı gibi ergonomik yaralanmalara yol açabilir.

    1. Ağır yük kaldırma: Yük kaldırma basit bir görev gibi görünebilir. Ancak kasların, bağların ve omurganın karmaşık bir etkileşimini içerir. Yanlış kaldırma teknikleri bu hassas dengeyi bozabilir ve savunmasız bölgelere aşırı gerginlik ve baskı uygulayabilir. Nesneleri, özellikle ağır olanları kaldırırken, yükü dağıtmak için alt sırt, karın ve bacak kasları birlikte çalışmalıdır. Bu kurallara uyulmadığında, çoğunlukla morarma, yaralanma, ezilme, kırık, sırt ağrısı, kas yırtılması vb. ile sonuçlanır. Bel ve sırt yaralanması uzun vadeli veya hatta ömür boyu sürecek kronik ağrıya yol açabilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Bir anlık ihmal ömür boyu acıya yol açabileceği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. İş kazalarının %50'sinin nedeni elle taşımadır. 

    2. Yanlış duruş (Postür bozukluğu); Masa başında uzun süre hareketsiz oturma, klavye, fare ve bilgisayar ekranının sürekli kullanımı, telefonla sürekli çalışma, sırt, boyun, omuz ve bilekte duruş bozukluklarına yol açar.

      Özellikle klavyede yazı yazarken ve fareyi tekrar tekrar kullanırken bilekler zorlanır.Bu durum, genellikle el ayasının üzerine basılmasıyla oluşan sıkışmaya bağlı olarak boyun ve sırt ağrılarına, bilek sorunlarına (karpal tünel sendromu) neden olur. Bu sıkışma, el bileğinin ön yüzünde yer alan “palmar karpal ligamanın” altında median sinirin bulunduğu bölgede karıncalanmaya neden olur. Ayrıca boyun, sırt ve omuz ağrısı, yaralanma riskinin artması, sertlik, karın ve mesane üzerindeki artan basınçtan kaynaklanan stres inkontinansı yani mesane kaslarında meydana gelen sorun sebebiyle kişinin istemsiz bir şekilde idrar kaçırması ve mide ekşimesi/karın üzerindeki artan basınç nedeniyle sindirimin yavaşlaması, bu da mide asidinin yanlış yöne gitmesine neden olabilir.

    3. Tekrarlayan hareketler: Tekrarlanan işler, iş sırasında aynı ya da benzer hareketlerin sık aralıklarla tekrarlanmasını gerektiren işlerdir. İki saatten daha fazla süre hiç ara vermeden dakikada ikiden daha fazla kere el ile bir butona dokunmak veya klavye üzerinde gün içerisinde dört saatten fazla ara vermeden veri girmek tekrarlanan işlere örnek olarak verilebilir. Sürekli tekrarlayan işlerde, kasların dinlenmesi için yeterli aralar verilmezse kas ve iskelet sisteminde ağrılar ve rahatsızlıklar kaçınılmazdır. Özellikle bilgisayar başında çalışanlar için bilek, boyun ve sırt rahatsızlıkları.

    4. Yetersiz aydınlatma: İster hareketli ister ofis ortamlarında olsun, uygun aydınlatma tüm iş görevlerini kolaylaştırır. İnsanlar bilgilerinin yaklaşık % 85'ini görme duyuları aracılığıyla alırlar. Parlama veya gölgeler olmadan uygun aydınlatma, göz yorgunluğunu ve baş ağrılarını azaltabilir, hareket eden makinelerin ve diğer güvenlik tehlikelerinin görünürlüğünü artırarak iş yeri kazalarını önleyebilir. Bu nedenle, büro hizmetlerinde yetersiz aydınlatma çalışanlarda göz yorgunluğuna, bitkinliğe, baş ağrısına, strese ve kazalara yol açabilir. Baş ağrılarına ek olarak çalışanlar, yanlış aydınlatma tasarımının bir sonucu olarak eşyaları görmek için eğilip zorlanmaları durumunda boyun, sırt ve omuz ağrısı da yaşayabilirler. Öte yandan, çok fazla aydınlatma da "parlama" baş ağrıları ve stres gibi güvenlik ve sağlık sorunlarına neden olabilir. Her ikisi de yapılan işlerde hatalara, düşük kaliteye ve düşük üretkenliğe yol açabilir. Çeşitli çalışmalar, ofislerde iyi aydınlatmanın üretkenliğin artması ve hataların azalması açısından fayda sağladığını göstermektedir.

      Önleme:

      • Çalışanların konforunu ve üretkenliğini en üst düzeye çıkarmak için ergonomik risk değerlendirmeleri yapılıp yanlış uygulamalara son verilmelidir.

      • Çalışanların maruz kaldığı fiziksel iş yükünü analiz edilmeli ve özellikle elle yapılan işleri sınırlandırarak, makineleştirerek veya çalışanlara elle yapılan işleri kolaylaştırıcı araçlar sağlayarak bu iş yükünü azaltmaya yönelik önlemler alınmalıdır . 

      • Elle taşıma işlerinde çalışanların ve/veya temsilcilerinin, taşınacak yük ile yüklerin doğru olarak nasıl taşınacağı ve yanlış taşınması halinde ortaya çıkabilecek riskler konularında bilgilendirilmeleri ve eğitilmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca, çalışanlara doğru duruş ve vücut mekaniği konusunda ergonomik eğitim verilmelidir.

      • Yorgunluğu azaltmak ve aşırı efor sarf etmeyi önlemek için düzenli molalar, esneme egzersizleri ve görev dönüşümlü çalışma teşvik edilmelidir.

      • Çalışanlara ayarlanabilir sandalyeler, klavyeler ve monitör standları gibi ergonomik ekipman ve aksesuarlar sağlanmalıdır.

      • Çalışma alanı düzenlerinde ve mobilya seçiminde ergonomik tasarım prensiplerini uygulanmalıdır.

      • Yanlış duruştan kaçınmak içi mümkün olduğunca hareket etmeli, oturma ve ayakta durma arasında geçiş yapmak için molalar verilmeli, bilgisayarla çalışırken aşağıya bakmamak için monitörün yüksekliği artırılmalı, bilekleri düz tutarken omuzların ve kolların rahat olabileceği bir yere klavyeyi yerleştirilmeli ve sandalyede daha geriye oturulmalıdır.

      • Çalışanların gözlerini, daha fazla çalışmak zorunda kalmasını önlemek için tüm alanlarda yeterli aydınlatma olup olmadığı kontrol edilmelidir. Çalışma yerinde doğal ışık varsa, çalışanların gün içinde mümkün olduğunca bu ışığa erişebilmesi için mobilyaları hareket ettirme düşünülmelidir,

      • Daha parlak ışık veren ampuller seçilmelidir. Gölge ve parlamaları önlemek için aydınlatma armatürleri ayarlanmalı ve önemli alanlarda daha fazla ışık yoğunluğu yaratılmalıdır.

      • Dikkat dağıtan bir parlama ve uygunsuz kontrast veya titrek ışıklardan sakınılmalıdır.

  3. Kimyasal ve Biyolojik Tehlikeler

    1. Kimyasal tehlikeler: Büro hizmetlerinde kimyasal maddeler, kimyasal özellikleri nedeniyle insanlara olumsuz fiziksel ve sağlık etkilerine neden olabilen veya çevreye zarar verebilen herhangi bir maddedir. İşyerlerinde tehlikeli kimyasallara maruz kalmak baş ağrısı, nefes almada zorluk, cilt tahrişi, ciddi alerjik reaksiyonlar ve diğer daha ciddi ve uzun süreli yan etkiler de dahil olmak üzere olumsuz sağlık sorunlarına yol açabilir. Kimyasal tehlike ayrıca cilt yanıkları, sağlık üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler, kalıcı çevresel hasar, yangınlar veya hatta patlamalar gibi belirli kimyasallarla ilişkili gerçek risk olarak da tanımlanabilir.

      Büro hizmetlerinde kullanılan temizlik malzemeleri ve kimyasallar, yanlış depolama veya kullanım sonucu solunum yolu hastalıkları ve cilt tahrişi yapmaktadır.

    2.  Biyolojik Tehlikeler: Biyolojik tehlikeler, canlı organizmaların sağlığını tehdit eden herhangi bir maddedir. Bazen kolaylık olması açısından "biyolojik tehlikeler" olarak kısaltılırlar. Bu tehlikeler, herhangi bir enfeksiyona, alerjiye veya zehirlenmeye neden olabilen, genetik olarak değiştirilmiş olanlar da dâhil mikroorganizmaları, hücre kültürlerini ve insan parazitleri olarak tanımlanmıştır. Örneğin, kan yoluyla (Hepatit B, C HIV virüsü) dışkı yoluyla (Hepatit A, E ve HEV virüsü) temasla veya aerosolla (mikobakteri tüberkülozu, Zona Virüsü, grip virüsü ve Kızamık virüsü gibi).

      Biyolojik etkenlere maruz kalma yolları (bulaşma biçimleri) yoluyla bireylere bulaşabilen hastalık üreten etkenlerdir (patojenlerdir). Bu tehlikelere maruz kalmak akut veya kronik sağlık sorunlarına yol açabilir.

      Önleme;

      • Kimyasal ve biyolojik tehlikeler tanımlandıktan sonra, tehlikeli kimyasal madde bulunması ya da biyolojik etkenlere maruz kalma halinde, çalışanların sağlığı ve güvenliği yönünden olumsuz etkilerini belirlemek üzere risklerin gerçekleşme olasılığı değerlendirilmelidir.

      • Yapılan işin özelliğine göre zararlı biyolojik etkenleri kullanmaktan kaçınılmalı ve mevcut bilgiler ışığında, biyolojik etkenleri kullanım koşullarında durumuna uygun olarak çalışanların sağlığı için tehlikeli olmayan veya daha az tehlikeli olanlar ile değiştirlmelidir.

      • Kimyasal ve biyolojik risk işareti ve diğer işaretler kullanılmalıdır.

      • Tehlikeli imyasal madde ve biyolojik etkenlerden bulaşma riski bulunan çalışma alanlarında hiçbir şey yenilip içilmemelidir.

      • Kimyasal ve biyolojik etkenlerle temasın söz konusu olduğu çalışmalara başlanmadan önce eğitim verilmeli, eğitim yeni veya değişen risklere göre uyarlanmalı ve gerektiğinde periyodik olarak tekrarlanmalıdır.

      • Çalışanların ve/veya temsilcilerinin tehlikeli kimyasal maddeler ile biyolojik etkenler konusunda çalışmalara başlanmadan önce uygun ve yeterli eğitim almaları sağlanmalıdır.

      • Biyolojik etkenlerle veya tehlikeli kimyasal maddeler ile yapılan çalışmalar başlamadan önce, düzenli aralıklarla her çalışan, sağlık gözetimine tabi tutulmalıdır.

      Diğer tüm önlemler ile bilgi için “Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik1” ile “Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik2” e bakılmalıdır.

  4. Psikososyal Tehlikeler

    Psikososyal tehlikeler, strese, zayıf ruh sağlığına ve fiziksel zarara neden olabilen işin tasarımında veya yönetimindeki faktörlerdir. Psikososyal tehlike, psikolojik zarara yol açabilecek her şeydir. Kamu hizmeti veren çalışanlar, vatandaşlarla yaşanan olumsuz etkileşimlerde şiddete veya sözlü tacize maruz kalabilir. Devlet daireleri, kamu binaları (örn; Devlet Hastaneleri) ve sosyal hizmet kuruluşları, çalışanlara ziyaretçilere veya bu kuruluşlara gelenlere yönelik saldırılar, tehditler ve tacizler dahil olmak üzere çalışma yerlerindeki şiddet olayları riski altında olabilir. Anlaşmazlıklar, çatışmalar veya istikrarsız durumlar gibi faktörler, düzgün yönetilmezse şiddete dönüşebilir. Örneğin, birinin ruh sağlığına zarar verilmesi gibi. Psikososyal tehlikeler stres yaratabilir. Bu, psikolojik veya fiziksel zarara yol açabilir.

    Stres kendi başına bir yaralanma değildir. Ancak çalışanlar sık sık, uzun süre stres altındaysa veya stres seviyesi yüksekse, zarara yol açabilir.

    Psikolojik zararlar arasında kaygı, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, uyku bozuklukları yer alabilir. Fiziksel zararlar kas-iskelet sistemi yaralanmaları, kronik hastalıklar veya yorgunlukla ilişkili yaralanmaları içerebilir.

    Önleme:

    • Tehdit değerlendirmesi ve yanıt protokolleri de dahil olmak üzere işyerinde şiddetin önlenmesine yönelik politikalar ve prosedürler geliştirilmeli ve uygulamalıdır.

    • Çalışanlara potansiyel şiddetin erken uyarı işaretlerini tanıma ve gerilimi azaltma teknikleri konusunda eğitim verilmelidir.

    • Çalışanların şiddet olaylarını veya tehditlerini bildirebilmeleri için net raporlama mekanizmaları oluşturulmalıdır.

    • Erişim kontrolleri, gözetleme kameraları ve panik alarmları gibi yöntemlerle güvenlik önlemleri artırılmalıdır.

    • Güvenlik endişelerini gidermek ve destek hizmetleri sağlamak için kolluk kuvvetleri ve toplum ortaklarıyla iş birliği yapılmalıdır.

  5. Taşıt ve iş ekipmanı tehlikeleri

    Belediyeler, bakım-onarım birimleri veya teknik işler yapan kamu çalışanları için makine kaynaklı kazalar ile karşı karşıyadır. Keza, kamu taşımacılığı, resmi araç kullanımı veya saha çalışmaları sırasında trafik kazaları çok sayıda görülmektedir.

    Devlet kurumları ve kamu sektörü kuruluşları genellikle ulaşım, bakım ve acil durum müdahalesi gibi çeşitli amaçlar için araç ve iş ekipmanı işleten çalışanları içerir. Arabalar, kamyonlar, otobüsler ve ağır iş makinelerin karıştığı kazalar yollarda, inşaat sahalarında ve çalışma alanlarında meydana gelebilir.

    Önleme:

    • Araç ve ekipman kullanan çalışanlar için kapsamlı sürücü eğitimi ve sertifikasyon programları sağlamalıdır.

    • Kullanılacak iş ekipmanının yapılacak işe uygun olmalı ve bu ekipmanın çalışanlara sağlık ve güvenlik yönünden zarar vermemesi için gerekli tüm önlemleri almalıdır1. İş ekipmanını seçerken kullanıldığı yerin özel çalışma koşullarını, sağlık ve güvenlik yönünden tehlikelerini göz önünde bulundurarak, bu ekipmanın kullanımının ek bir tehlike oluşturmamasına özen gösterir.

    • Yol güvenliğini ve güvenlik uyumluluğunu sağlamak için düzenli araç muayeneleri ve bakım kontrolleri yapılmalıdır.

    • Trafik kanunlarına, hız limitlerine ve güvenlik düzenlemelerine sıkı sıkıya uyulmasını sağlamalıdır.

    • Sürücü yorgunluğu, dikkat dağınıklığı ve bozulma sorunlarını ele almak için dinlenme molaları ve alkol/uyuşturucu testi politikaları gibi önlemler uygulamalıdır.

    • Çalışanlar arasında defansif sürüş tekniklerini ve tehlike farkındalığını teşvik edilmelidir.

    Sonuç

Kamu sektöründeki kazalar; çalışanlar, vatandaşlar ve toplumlar için ciddi sonuçlar doğurabilir. Yaygın tehlikeleri belirleyerek ve önleyici önlemler uygulayarak, kamu kurumları ve kuruluşları daha güvenli çalışma ortamları yaratabilir. İş kazası nedeniyle yaralanma riskini azaltabilir. Bunun için kapsamlı eğitim ön koşuldur. Bu eğitim, çalışanlara risklerle güvenle başa çıkmaları ve olası tehlikelerle başa çıkabileceklerini hissetmeleri için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri sağlar.

Eğitim, güvenlik hakkında açık bir diyalog kültürünü teşvik eder. Çalışanlar, riskleri ve olayları tartışmaktan rahat olduklarında, herkesin birbirinin deneyimlerinden öğrenebileceği işbirlikçi bir ortam teşvik edilir. Çalışanlar için açık raporlama araçları mevcut olmalı ve yardım hatlarından sohbet robotlarına ve çevrimiçi formlara kadar farklı biçimler alabilir. Çalışanlar, güvenliği ve raporlamayı teşvik eden ve destekleyen daha geniş bir organizasyonel kültürün parçası olarak bunları kullanmaya teşvik edilmelidir. Düzenli eğitim, güvenlik protokollerinin önemini güçlendirir ve tüm çalışanların en iyi uygulamalardan haberdar olmasını sağlar.

İş sağlığı ve güvenliği, kurumsal kültüre yerleştiğinde, çalışanların riskler karşısında uygun önlemleri alma olasılığı daha yüksektir. Bunu yaratmak için işyeri zararının risk toleransı üzerindeki etkisi karmaşık ve nüanslı bir konudur. Yani bireylerin zarar gördükten sonra daha dikkatli olmaları doğal olsa da, artan farkındalık ve etkili risk yönetimi arasında bir denge kurmak önemlidir. Bunu yapmanın temel yollarından biri de kapsamlı eğitime yatırım yapmak ve açık iletişim kültürü geliştirmektir. Bunu yaparak, kamudaki kuruluşlar yalnızca çalışanlarını korumakla kalmaz, aynı zamanda güvenli ve üretken bir ortamda gelişmeleri için onları güçlendirebilir. Sonuç olarak, güvenlik yalnızca riskleri en aza indirmekle ilgili değil, herkesin kendini güvende ve ilgili hissettiği bir iş yeri yaratmakla ilgilidir.

Sonuç itibariyle;

  • İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri düzenlenmeli,

  • Kişisel koruyucu donanım (KKD) kullanılmalı (örneğin baret, eldiven, gözlük vb),

  • Ergonomik düzenlemeler yapılmalı (doğru oturma pozisyonları, uygun masa ve sandalye seçimi vb),

  • Acil durum planları oluşturulmalı ve düzenli tatbikatlar yapılmalıdır.

Çalışanlar zarar gördüklerinde veya yaşadıklarında, risk algıları sıklıkla değişir. Aniden, bir zamanlar rutin olarak hissedilen şey kaygı ve endişeye yol açabilir. Risk toleransındaki bu değişim hem bireysel çalışanlar hem de bir bütün olarak kuruluşlar için derin sonuçlar doğurabilir.




 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page